Doğum Sonrası Depresyon

Kadınların %21’i hayatlarının bir döneminde depresif bozukluk ve %19’undan fazlası gebeliğin herhangi bir döneminde depresif atak yaşarlar. Gebelik ve lohusalık dönemleri mental hastalıkları provoke edebilecek stresli dönemlerdir. Daha önceden var olan psikiyatrik bozukluklar bu dönemde tekrarlayabilir veya şiddetlenebilir. Ya da bu dönem yeni bir hastalığın başlangıcı olabilir. Sağlık ve insan hizmetleri departmanı 8 kişiden birinde depresif bozuklukların görüldüğünü ve bu oranın kadınlarda iki katına çıktığını bildirmiştir. Ne yazık ki depresyona giren kadınların dörtte birinden azı tedavi edilebilmektedir. Birinci basamak sağlık hizmeti veren merkezlerin çoğunda depresyon tanısı sıklıkla atlanır. Doğum sonrası depresyon yaşayan kadınlar da genellikle tam tespit edilemez ve tedavi edilmez. Depresif bulguların fark edilmesi annenin sağlık durumunu düzeltmenin yanında bebek için de kazanç olacaktır. Pek çok araştırmada depresif bulguların erken doğum ve düşük doğum ağırlıklı bebek ile ilişkili olduğu bulunmuştur. Erken doğan veya düşük doğum ağırlığı olan bebeklerde sakatlık ve ölüm riski yüksektir. Doğum sonrası depresyon anne-bebek ilişkisinin bozulmasına ve bebek davranışlarında negatif algı ve güvensizliğe neden olur. Bebeğin bilişsel gelişimi gecikir, sosyal ilişkileri zorlaşır, dil gelişimi yavaşlar ve uzun dönemde davranışsal problemlere neden olur. Doğumdan sonraki 3. ayda annesinde depresyon olan bebeklerin gelişiminin annesinde depresyon olmayan bebeklerden daha zayıf olduğu görülmüştür. Bebeğin reddi ve evlilik içindeki stres ayrılık ve boşanmalarla sonuçlanır. Yani annenin depresif durumunun düzeltilmesi hem annenin hem bebeğin sağlığı açısından önemlidir.

Gebelik çoğunlukla büyük sevinç yaratsa da kadınların çoğunda strese de neden olur. Gebelik konusunda çelişkili duyguları olan kadınlarda bu stres daha da artar. Belirli veya belirsiz şekillerde strese tepki gösterir. Örneğin birçok kadın bebeklerinin normal olup olmadığı konusunda endişe duyarlar. Bebekte sakatlık ihtimali olan kadınlarda stres daha fazladır. Gebelik boyunca özellikle doğuma yakın dönemde, bebek bakımı ve yaşam tarzının değişecek olmasıyla ilgili endişeler başlar. Bazı kadınlarda doğum sırasında çekilecek ağrı korkusu özellikle bir stres kaynağıdır. Bir bebeğin doğumundan sonraki dönem anneler için alışkın oldukları hayattan hiç bilmedikleri bir gerçekliğe geçişin olduğu çok önemli bir dönemdir. Gebelik ve doğumun neden olduğu fiziksel ve duygusal toparlanmaya ek olarak, ebeveyn olmanın zorlu görevleriyle eş zamanlı olarak yüzleşirler. Aynı zamanda yenidoğan bebeğin bakımı için yeni yeteneklere ihtiyacı vardır. Bir yenidoğanın sorumluluğunun eklendiği bu yeni dönemde annenin yaşadığı deneyimler beklentileriyle örtüşmezse durum daha da kötüleşir.
Lohusalık psikiyatrik hastalıklar bakımından riskin arttığı bir dönem olarak kabul edilir. Yeni doğum yapmış kadınların %10-15’inde doğum sonrası depresif bozukluk gelişecektir.


Premensturel sendrom ve menopozal depresyondan da bilindiği gibi hormonlar duygu durumu etkiler. Hormonun mutlak seviyesi ve hormonların seviyelerindeki değişiklik hızının etkili olduğu düşünülmektedir. Doğum sonrası depresyon geçiren kadınlarda gebelikte östrojen ve progesteron seviyeleri daha yüksektir. O yüzden doğum sonrası döneme geçerken daha büyük düşüş yaşarlar.
Ayrıca gebelik depresif yatkınlıkları ortaya çıkarabilecek veya şiddetlendirebilecek bir stres faktörüdür. Gebe kadınların %10’u majör depresyonun tanı kriterlerine uyar. Daha çok evlilik problemleri yaşayanlarda, istenmeyen gebeliklerde veya ailesinde depresyon öyküsü olanlarda görülür. Gebeliğe bağlı depresyonla düşük sosyoekonomik düzey, çocuğu yük olarak görme, hayattan yeterince tatmin olamama, erken annelik yaşı, tek ebeveynlik, gebelik sırasında tütün veya uyuşturucu kullanımı, gebeliğin aşırı bulantı kusması, sık acil servise başvurma arasında ilişki olduğu bulunmuştur.
Doğum sonrası psikolojik bulgular çok değişkendir. Doğum sonrası kadınların %15-80’ini etkileyen doğum sonrası bluesdan, 2000 kadında bir görülen doğum sonrası psikoza kadar değişen bir yelpazede izlenir.
Doğumdan sonraki 3-6 gün içinde kadınların yarısında görülen duygu durum rahatsızlığıdır. Bu üzüntü dönemlerinin progesteron düşüşüne bağlı geliştiğine dair kanıtlar vardır.
Ana bulguları; uykusuzluk, ağlamaklı hal, depresyon, konsantrasyon azlığı, duygu durum dalgalanmalarıdır. Birkaç saat ağlamaklı olup sonra tamamen düzelebilirler. Sonraki günlerde tekrarlayabilir. Bulgular hafiftir, birkaç saat ile birkaç gün sürebilir. Aileler bu durumun geçici olduğunu, muhtemelen biyokimyasal değişimlere bağlı olduğunu bilmelidir. Destekleyici tedavi yapılmalıdır. Arkasından doğum sonrası depresyon ve psikoz gibi daha ağır tablolar gelişebilir. Bu açıdan dikkatli olunmalı ve takip edilmelidir.
Doğum sonrası depresyon
Doğumdan sonraki 3-6 ay arasında gelişen depresyondur. Birçok açıdan normal zamanda gelişen minör ve majör depresyona benzer.
2 haftalık süre içinde aşağıdaki bulgulardan en azından beşinin görülmesi gerekir
• Günün büyük kısmında depresif duygu durumu
• Gün içindeki aktivitelerden zevk alamama veya aktivitelere ilgisini kaybetme
• Diyet yapmıyorken belirgin kilo kaybı veya kilo artışı, iştahta artma veya azalma
• Uykusuzluk veya aşırı uyuma
• Bitkinlik veya enerjinin azalması
• İşe yaramazlık hissi veya aşırı derecede suçluluk duygusu
• Düşünme ve konsantrasyon yeteneğinde azalma
• Sürekli ölümü düşünme, aklında belli bir plan olmaksızın sürekli intiharı düşünme
Bu bulgular bir maddenin veya genel medikal durumun doğrudan etkilerine veya son 2 ay içinde kaybedilen bir yakına bağlı olmamalıdır.
Doğumdan sonraki 2-3 ay içinde gelişen depresif bozukluklar doğum sonrası dönemdeki kadınların %8-15’inde görülür. Genel popülasyondaki kadınlarda görülen sıklıktan biraz daha yüksektir. Depresyon öyküsü olan kadınlarda doğum sonrası depresyon gelişme riski %30’dur. Daha önce doğum sonrası depresyon geçirmiş bir kadında tekrar benzer bir atak görülme riski %70, bu kadınlar doğum sonrası blues atağı geçiriyorsa majör depresyona dönüşme riski %85’dir.
Doğal seyirde, doğumdan sonraki 6 ay içinde yavaş ilerleyen bir iyiye gidiş söz konusudur. Tam iyileşme imkanı yüksektir. Kadınların yarısında bir sonraki doğumda hastalık nüks etse de sadece %10’u tamamen iyileşememiştir.
Bazı vakalarda kadınlar aylarca veya yıllarca depresif kalabilir. Annenin depresif hastalığı bebekle olan ilgisini etkileyebilir, daha az ilgilenir, onlarla daha az oyun oynarlar.
Destekleyici tedavi doğum sonrası depresyon için tek başına yeterli değildir. Tedavide antidepresanlar, anksiyolitik ilaçlar, elektrokonvulsif terapi uygulanabilir. Psikiyatrik ilaçların pek çoğu anne sütüne geçeceğinden bu dönemde anne sütü kesilip biberonla beslenme düşünülmelidir. Tedavi ayrıca; intihar veya bebeği öldürme düşünceleri, ani psikoz ve tedaviye cevap açısından takibi de içermelidir. Kadının yeni sorumlulukları ve rolleri nedeniyle yaşadığı korkuları ve endişeleri üzerinde yoğunlaşmalıdır. Bazı kadınlarda hastalığın seyri hastaneye yatış gerektirecek kadar ağırdır.
En çok endişe edilen ve lohusalıktaki en ciddi psikiyatrik hastalıktır. Neyse ki 2000 doğumda bir görülür. Bu kadınların gerçeklikle ilişkisi kopmuştur. Zaman zaman bilincin normale döndüğü dönemler olur. Bu tip hastalığa yatkın iki tip kadın vardır; altta yatan depresif, manik, şizofrenik hastalığı olan kadınlar ve daha önceki yıllarda depresyon veya ağır bir travma geçirmiş kadınlar. Daha önceden doğum sonrası psikoz geçirmiş kadınların dörtte birinde sonraki gebelikte hastalık tekrar eder.
Bulguların en sık görüldüğü dönem doğumdan sonraki 10-14. günlerdir. Ancak risk doğumdan aylar sonra da hala yüksektir. Nadir bile olsa, bir kadında, doğum sonrası dönemde psikotik atak görülme riski hayatının başka evresinde görülme riskinden daha fazladır. Bu hastalığı olan kadınların çoğunda gebelikle ilişkisiz dönemlerde hastalık tekrar edecektir.
Hastalığın seyri değişkendir ve altta yatan hastalığa bağlıdır. Manik-depresif ve şizofrenik psikozu olanlarda iyileşme 6 ay kadar sürer. En çok şizofrenik hastalarda fonksiyonlarda bozulma görülür. İlaç tedavisi zorunludur ve vakaların çoğunda hastaneye yatırmak gerekir. Psikotik kadın çocuğa bakmakta zorlanır ve kendine ve bebeğe zarar verme şeklinde delüzyonlar yaşayabilir.
Doğum sonrası depresyonun tedavisi anne-bebek arasındaki ilişkinin gelişmesinde yeterli olmayabilir. Bu durumda korunma tedaviden daha iyi bir tercih olabilir. Ama maalesef korunmak için etkisi kanıtlanmış ve güvenilir bir ilaç yoktur. Gebelik ve doğum sonrası kadınların diyetlerindeki bazı eksiklikler doğum sonrası depresyona neden olabilir. Bu eksikliklerin tamamlanması bazı kadınların bu durumdan korunmasını sağlayabilir. Önemli olan depresyon başlamadan ve tanı konmadan bu planlanma yapılmalıdır. Bu besin maddelerine örnek olarak omega 3 yağ asitleri, demir, folat, vitamin B12, B6, B2, vitamin D ve kalsiyum verilebilir.
Omega 3 yağ asitleri balık yağı ve deniz canlılarında bulunan DHA ve EPAdır. Son yüzyılda sanayileşmiş ülkelerin beslenme düzeninde omega 3 yağ asitleri azalırken, omega 6 yağ asitleri artmıştır. Balık tüketimi ile depresyon gelişimi arasında bağlantı vardır ki, Hong kong, Çin, Japonya gibi balık tüketiminin yüksek olduğu topluluklarda depresyon, batı topluluklarından daha az görülür. Az balık tüketimi aynı zamanda doğum sonrası depresyon sebebi olabilir.
Anemi doğum sonrası depresyon için bir risk faktörüdür yani doğum sonrası kanama depresyon için bir sebeptir. Yapılan çalışmalarda doğumdan 48 saat sonra ferritin seviyesinin düşük olmasının doğum sonrası depresyonla ilişkili olduğu bulunmuştur. Demir ilaçları demir eksikliği anemisi ve buna bağlı uyuşukluk ve depresyonu önler. Aynı zamanda demir, sinir hücreleri arasındaki sinyal geçişini sağlayarak elektrokimyasal yolla da sinirsel fonksiyonları düzenler.
Diyetinde B vitaminleri ve folat eksikliği olanlarda doğum sonrası depresyon daha fazla görülmektedir.
Yaşlılarda düşük vitamin D depresyon sebebidir. D vitaminini yüksek tutmak doğum sonrası depresyon için de yararlı olabilir.
Preeklampsi riski yüksek olan ve gebelikleri sırasında preeklampsiden korunmak amacıyla kasiyum kullanan kadınlarda doğumdan sonra depresyon görülme sıklığının daha az olduğu görülmüştür.
Diğer tedavi yöntemleriyle karşılaştırıldığında besin maddeleri ucuz, hazır, kolay elde edilen maddelerdir ve genellikle yan etkileri yoktur. Gebe ve doğum yapmış bir kadının bu bileşiklere ihtiyacının toplumdaki diğer kadınlardan fazla olduğu unutulmamalıdır.

Op. Dr. Selma Nihan Karakaya Çoban

Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı

Whatsapp
Call Now Button